19 Mart 2009 Perşembe

2.05.1995 Tarihinde Zeki Ergezen'in TBMM'deki Konuşması: PTT'nin T'si Satılamaz

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 19. Dönem 4. Yasama Yılı 107. Birleşim 02/Mayıs /1995 Salı


ZEKİ ERGEZEN
Muhterem Başkan, değerli arkadaşlar; biraz önce, Anavatan Partisi Grubu adına arkadaşımız burada konuştular. Ben de konuya girmeden önce, hemen, başlıklarla bazı hususları belirtmek istiyorum.
Sayın Başbakanın, PTT'nin T'sini 5-6 milyar dolara satacağını, Thatcher'in oğluyla Çanakkale'de bunun için görüştüğünü, Amerika'ya kendisi gitmeden on gün önce beyefendisini Amerika'ya bunun için gönderdiğini; âdeta Afşin-Elbistan'da yaptıkları gibi, yap-işlet-devret modeliyle yirmi yıl gibi taksitlerle, peşin para ödemeden PTT'nin T'sinden elde edilen gelirle, yani kârla, PTT'nin T'sinin değerlerinin ödeneceği konusunda hem basında hem kamuoyunda, açık, net ve gerçekten halkımızı endişelere sürükleyen iddialar mevcuttur.
Kanun tasarısında da, bunun nasıl ödeneceğine dair bir açıklık yoktur. Bu tür özelleştirmelerin hiçbir geçerliliği olmadığını, Refah Partisinin iktidara gelmesi halinde, bunları iptal edeceğini de, buradan açıkça söylemek istiyorum.
Bu, âdeta, iflas etmiş bir tüccarın, dükkânındaki malları satmak için başvurduğu bir yoldur; âdeta, iflas etmiş bir tüccarın, yatak odasının anahtarını yabancılara teslim etmesinin ifadesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda seferberlik değil, savaş hali değil, olağanüstü hal değil; biz, burada Irak meselesini görüşmüyoruz, Çeçenistan meselesini görüşmüyoruz, Bosna'yı görüşmüyoruz, yakılan yıkılan köylerin durumunu görüşmüyoruz. Ne olmuş da, gecenin bu saatlerinde -gece saat 24.00'e kadar, hatta 24.00'ten sonra- çalışmamızı gerektiren nedir? Benim söylemeye dilim varmıyor; biz, yabancı şirketleri zengin etmek, altın yumurtlayan tavuğu, yani, PTT'nin T'sini, belirli kişilere peşkeş çekmek için, burada toplanmış bulunuyoruz; bunun için çalışıyoruz. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu Meclis, başkalarının çıkarları için toplanmamalıydı. Bir Çeçenistan, bir güneydoğu, bir Irak için burada toplanılsaydı, gece sabahlara kadar çalışsaydık, biz, sizin alnınızdan öperdik, size yardımcı olurduk. Allahaşkına niçin toplandık burada?! Allah aşkına niçin çalışıyoruz?! Yani, satacak hiçbir malımız kalmadı da, altın yumurtlayan tavuğu, birilerine peşkeş çekmek için, Sayın Başbakanın emriyle burada toplanmak ve gazetelerde kimlere satılacağı da belli olan bu nimetleri, bu şirketlere peşkeş çekmek, Meclisin itibarını zedelemeyecek midir?
Şimdi, Hükümet yaptığı bütün yanlışlıklarla, Meclisin itibarını, her zaman için zedelemiştir. Bir bakanın istifası söz konusu, bakanla Başbakan arasında münakaşa olmuş, Başbakanın, bakanı azarladığı, PTT'nin T'sinin maliyetinin altında satılacağı, günlerce medyada tartışıldı, konuşuldu. Birisi, 20 milyar doların üzerinden bahsederken, diğeri, beş altı milyara satılacağını söylüyor. Böyle bir şaibe, skandala varacak bir şaibe söz konusuyken, bu kanun tasarısını, Meclis, burada görüşmemeliydi, tartışmamalıydı, hatta, Meclis Danışma Kurulu, bunu gündeme dahi almamalıydı.
Özelleştirme Kanunu çıktı; burada iki ay çalışıldı, gece-gündüz çalıştırdınız. Özelleştirmeyle ilgili -Allah aşkına- bir arpa boyu ilerleyebildiniz mi? İşte, Et ve Balık'ın durumu orta yerde, işte, Demir-Çelik'in durumu orta yerde, işte, Petlas orta yerde... Siz, özelleştirmenin gerekçelerini buraya getirirken, Sayın Başbakanımız özelleştirmenin gerekçelerini orta yere koyarken "günlük 250 milyar faiz ödüyoruz; bunlar, devletin sırtında bir yüktür; zarardan kurtulmamız lazım, onun için, Özelleştirme Kanununun mutlaka çıkması gerekir" diyordu. Peki, zarar eden KİT'leri niçin satmıyorsunuz da, posta işletmelerinin aylık 2 trilyon zararını karşılayan ve kârı trilyonlara varan PTT'nin T'sini satıyorsunuz; yani, elimizde kâr eden bir tek kuruluş var da, ondan mı rahatsız oluyor Sayın Başbakan ve Sayın Başbakanın yakınları; bunu da elden çıkaralım, bu da zarar etsin diye...
Eğer, özelleştirmede Sayın Başbakan ve ekibi gerçekten samimî ise, özelleştirme gerekçesinde belirtilen hususlara sadakat göstersin, özelleştirmeyle ilgili sözleri hatırlasın, neler özelleştirilecekse, ona göre, önce onlardan başlasın. Hem bir Genel Müdürlüğümüzün zararını karşılıyor hem kâr getiriyor hem de kalkıyorsunuz, size kâr getiren bir kuruluşu; yani, bu ülkenin ekonomik bağımsızlığının teminatı olan tekelleri, özel tekellere devretmeye çalışıyorsunuz. Burada, DYP'den ve CHP'den olan arkadaşlarımız, diğer partililer gibi tepki göstermeli ve bu kanunun çıkmaması için ellerinden geleni yapmalıdırlar.
Daha önce bu kanun buradan geçmiş; ama, Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini incelediğimiz zaman, aynı gerekçelerin geçerliliğini muhafaza ettiğini görüyoruz. Anayasanın tekellerle ilgili hükmünden, yine Anayasa Mahkemesi -bozma gerekçesinde var- Sayıştayın, idarî yargının denetimi olmamasından dolayı, geçen kanunu iptal etmişti. Bu kanun da, yine Danıştayın, yine idarî yargının denetiminden uzak, yine tekelleşmeye meydan veren bir kanun.
Ayrıca, daha önce burayı, Meclis KİT Komisyonu denetliyordu; şimdi, siz, Meclisin KİT Komisyonundan alacaksınız, bir yönetim kuruluna devredeceksiniz. Yönetim kurulunun yüzde 51'i Hazineye; yani, Sayın Başbakana bağlı olacak, Sayın Başbakan da istediği gibi burayı evirecek,çevirecek. Yüzde 51 devlette kalacak, yüzde 49'unu özelleştireceksiniz; bu ne biçim özelleştirme, böyle özelleştirme olur mu? Daha bu tasarı kanunlaşmadan, siz, TTAŞ'nin mallarını şimdiden, paylaşmaya başladınız ve keyfinize göre hareket edecek, istediğiniz gibi satacaksınız.
Sonra, mevcut kanunda, bu yüzde 49'un yüzde 34'ünü alacak hisse sahipleri için bir sınırlama yok, yüzde 34'ü bir kişi de alabilir. Bunu, hele hele bir yabancının aldığını düşünün, bunlarla ilgili bir malî kriter yok, teknik kriter yok, idarî kriter yok; yüzde 34'ün de bir sınırlaması yok. Anayasa Mahkemesi, geçen dönem bu kanunu niçin iptal etmişti; bu kuruluşun, kamu görevlileri tarafından yönetilmesi gerektiğini veya bunu alan şirketlerin mutlaka belli olması gerektiğini ifade etmiş, bunu iptal gerekçesinde belirtmişti. Bu kanuna göre, bu gerekçe, şu anda geçerli. Yarın mutlaka birileri, yine geçen iptal gerekçesinde öne sürülen hükümleri dile getirmek, kaleme almak suretiyle, bu kanunun da iptali için Anayasa Mahkemesine başvuracaktır.
Ayrıca, tasarıda çok ciddî boşluklar vardır. Şimdi, TV'lerin kuruluşu ve yayınıyla ilgili, 3517 sayılı Kanun iptal edildi, ikinci bir kanun çıkmadı. TV'lerin durumu orta yerde. Ayrıca, yüzde 49 hisseyi satmaya kalktığınız zaman, bu TV istasyonlarıyla ilgili hisse sahiplerinin durumu ne olacak; bu husus da orta yerde. Bunların rızasını almadan, TV'lerle ilgili yüzde 49'u satmanız durumunda, ortaya çıkacak hukukî problemleri mutlaka göz önünde bulundurmanız lazım.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesi, PTT'nin T'sinin satışını iptal ederken, stratejik yönünü de ele almıştı. Bakınız, Balkanların durumu orta yerde, Kafkasların durumu orta yerde; ülkemizin içindeki terör durumu dikkate alındığında, bizi, hiçbir zaman için bir İngiltere'ye bir Almanya'ya benzetemezsiniz, onların bulunduğu coğrafya, bizim coğrafyamıza benzemiyor; bizim bulunduğumuz bölge, farklı bir bölgedir. Siz, bu kanunla, Osmanlıyı yıkan İngilizlere, PTT'nin T'sini, bu Meclisin yetkisini alarak satamazsınız.
Şimdi, düşünebiliyor musunuz, Osmanlı Bankası, Balkan Savaşında para basmamıştır, Irak Savaşında askerî birliklerin irtibatları kesilmiştir. Haberleşme önemli bir hadisedir; askerî yönden, emniyet yönünden, istihbarat yönünden ve devletin diğer sırları yönünden... Özellikle, bulunduğumuz coğrafya itibariyle, Türkiye'de, önemini çok daha etkin bir şekilde korumaktadır.
Şimdi, siz, bir memur alırken kırk defa güvenlik soruşturması yapıyorsunuz; hatta, amcasınınn, dayısının, kardeşinin adlî sicilinden dolayı, görev alamaz diyorsunuz, bu görevlerin başına getirmiyorsunuz. Peki, kendi memurunuzu göreve başlatmadan önce bu kadar inceliklere varıyorsunuz, hatta, hakkında dosya hazırlıyor, görev vermiyorsunuz da, İngilizlere veya yabancı şirketlere, böyle bir tesisi, haberleşmeyi nasıl teslim edebiliyorsunuz. Kendi memurunuza teslim etmiyorsunuz; ama, yabancılara teslim ediyorsunuz. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Seçimlerde, Ulaştırma Bakanı ne yapıyor; istifa ediyor. Niye; ulaştırmanın, haberleşmenin tarafsızlığından dolayı. Kendi bakanınıza güven yok; seçimlere gölge düşmesindiye bakanınızı istifa ettiriyorsunuz; ama, siz kalkıyorsunuz, bu tesisleri yabancılara teslim ediyorsunuz; bunu anlamak mümkün değil; ya yaptıklarınızı bilmiyorsunuz ya da niçin yaptığınızı bilmiyorsunuz. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Şimdi, bununla kalmıyor, siz "yüzde 49" diyorsunuz. Bu yüzde 49'la ilgili lisans adı altında bir işletme olayı var. Birilerinin, İstanbul'daki telekomünikasyonun tümünü, lisans adı altında, bir şirkete verdiğini düşünün ve siz, İstanbul'un durumunu, oradaki askerin, emniyetin haberleşmesinin, sırlarının nasıl dışarıya ifşa edildiğini düşünün. Efendim, Ulaştırma Bakanlığı, mevcut kanuna göre güvenlik bakımından denetlemeye yetkilidir; yani, birisi ihanet edecek, yapılan ihaneti ispat etmek için Ulaştırma Bakanlığı belge toplayacak, mahkemeye gidecek, ispat edinceye kadar ikinci bir ihanetle karşı karşıya geleceksiniz; yani, kanunda, güvenliği tesis etmek için Ulaştırma Bakanlığının yetkili kılınması, sadece belli kesimleri uyutmaktan ibarettir. Ulaştırma Bakanlığı neyle denetleyecek; kendi memurumuz, kendi insanınız bunun başında olmadıktan sonra nasıl güveneceksiniz, nasıl denetleyeceksiniz...
Tabiî, başka bir sakıncası daha vardır, bu lisansla ilgili olayın: Yarın 35 yıllığına devraldığını düşünün, 35 yıl boyunca kâr edecek, kullanacak; ama, 35 yıl sonra bunu bırakacağı için, teknolojiyi yenileyemeyecek; çünkü, yenilemesi halinde kendisine dönmeyeceğini bildiği için, sizi, sattığınız, elde ettiğiniz paradan çok daha büyük bir bütçeyle teknolojiyi yenilemek mecburiyetinde bırakacaktır; bu durumu dikkate almak mecburiyetindesiniz.
Ayrıca, Millî Güvenlik Kurulu, Türk cumhuriyetlerinde telekomünikasyonla ilgili çalışmaların yapılmasını önermiştir. Şimdi, bu lisansla ilgili işletme hakkı verildiği zaman, yabancılara satıldığı zaman ne olacak; Türk cumhuriyetleriyle ilgili çalışmalar tamamen durdurulmuş olacak; belki, hedeflerden birisi de, Türk cumhuriyetlerindeki telekomünikasyon çalışmalarını önlemektir.
Aslında, bu lisans verilme olayıyla, Çekiç Güç'ten daha tehlikeli bir gücün ülkeye yerleştirilmesini temin etmiş oluyorsunuz; yani, milliyetçi geçinenlere, vatanperver geçinenlere, milliyetçiliği sömürenlere seslenmek istiyorum... (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Siz, Çekiç Güç'ten neler çektiğimizi görüyorsunuz; Çekiç Güç, gözüken bir güçtür; ama, bu, gözükmeyen bir Çekiç Güç'tür; bunu takip etmeniz, denetlemeniz mümkün değildir.
Lafa geldiği zaman da, televizyon ekranından, dile çok kolay gelen, ölçüleri belli olmayan, ucuz politika, bedava politika yapan, milliyetçiliği tapu gibi, senet gibi ceplerine koyan insanlar... Bu nasıl milliyetçilik; ki, bizim bildiğimiz milliyetçilik, vatanını sevmek, milletini sevmek, insanına faydalı olmak, milletine faydalı olmak, milletinin çıkarlarını korumak, bu milletin çocuklarını götürüp Batı'ya uşak yapmamaktır. Eğer milliyetçilikten anlıyorsanız, lafla milliyetçilik yapılamayacağını da bilmeniz gerekir.
Sen, götür benim ülkemi Avrupa Birliğine; sen, götür benim ülkemi Avrupa'ya uşak yap; ondan sonra da çık, bu kürsüde bedava milliyetçilik yap, milliyetçi geçin... Bunu kimse yutmaz, artık bu millet sizin bu laflarınıza inanmıyor. Yapılan anketlerde de görüyorsunuz ki, bu millet, asıl sahibini iktidara getirmenin yolunu, partisini tespit etmiş ve kararını vermiştir. Zaten bütün çırpınmalar, bütün sıkıntılar da buradan kaynaklanmaktadır; lafla milliyetçilik olmaz. ( RP sıralarından alkışlar)
Lafla Müslümanlık da olmaz; ümmetçiliği kavrayabilseydiniz Müslümanlığın ne demek olduğunu öğrenirdiniz.
Ayrıca, küçük işletmelerin posta işletmelerine devredileceği, duyumlarımız arasındadır. Biz, Sayın Bakandan, gerçekten bunun doğru mu değil mi olduğunun açıklanmasını istiyoruz.
KİT'leri Meclisin denetiminden uzaklaştırıyorsunuz, özel şirketlere oldu bittiye getiriyorsunuz. Bu kanun tasarısı böyle çıkmamalıdır; böyle özelleştirme olmaz.
Şimdi, sizin, Özelleştirme Kanunuyla gerçekten bunu özelleştirme imkânınız yok muydu?.. Ayrıca, siz, Özelleştirme Kanununa geçici bir madde koymuşsunuz; geçici maddenin bir zamanı, bir tarihi olur. Geçici maddeyle siz, 2 genel müdürlüğün elemanlarından istifa etmelerinden bahsediyorsunuz. Benim anladığım, posta işletmelerine devletin bütçesinden eleman alınacak ve telekomünikasyonu alan şirketlerin ihtiyaçları bu elemanlarla karşılanmış olacak. Bu açık net bir şekilde belirlenmeli ve geçici maddenin tarihi mutlaka konulmalıdır.
Ayrıca, yine aynı maddenin bir bölümünde bunu alan şirketleri harçtan ve Damga Vergisinden muaf tutuyorsunuz. Bir taraftan paramız yok, ihtiyacımız var, borçlarımızı kapatacağız diyerek böyle gerekçeler ileri sürüyorsunuz, bir taraftan da bu kanun tasarısıyla satın alacak olan şirketleri şu veya bu şekilde korumuş oluyorsunuz. Sayın Başbakan ve ekibinin, aslında, özelleştirme yapmak için bir çalışması yok; gerçekten devletin yükünü azaltmak için bir çalışması yok. Sadece, iç ve dış borçları ödemek için, Hazineye aktarmak suretiyle faiz borçlarını ödemek için böyle özel bir kanun çıkarmaya çalışıyorsunuz. Aslında, bu, Özelleştirme Kanununa da aykırı.
Şimdi, böyle yapacağınıza, uygulamış olduğunuz yanlış ekonomik politikalar sonucu dövizin yükselmesinden dolayı dış borçlarımızın artmasını önleyin. Eğer, gerçekten, ülkenin iç ve dış borçlarının artmasını istemiyorsanız, Hazinenin yüksek faizlerle bono almasını istemiyorsanız ve gerçekten bunda samimiyseniz, Merkez Bankası 7 milyar dolar dövizini niçin zayi etti, ondan sonra çok yüksek fiyatlarla döviz almak mecburiyetinde kaldı?
Aslında, burada, bu tasarıyı görüşmek değil, ülkeyi zarara uğratan insanların hesabını görmek için, bu gece burada toplanmalıydık. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Siz, Merkez Bankasında bu yanlışlığı yapın, özel bankaların hatalarından dolayı, yurdışına paralar aktarılsın, ondan sonra bankaları devlet koruması altına alın, ondan sonra da gelin, efendim, bütçe açığımız var, dış borcumuz var, iç borcumuz var; bunları kapatabilmek için, zamanında taksitini ödeyebilmek için PTT'nin T'sini satmamız gerekiyor, peşkeş çekmemiz gerekiyor... Bu peşkeş çekme tabirini sık sık kullanıyoruz; gerçekten peşkeş çekiliyor. Bakın gazetelerin başlıklarına, hangi firmalara verileceği açık, net orta yerdedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder