Fazlı KÖKSAL
İngilizler tarafından
işletilen İstanbul Telefon Şirketi 09/04/1936 tarihinde yani bundan 72 yıl önce
Türkiye Cumhuriyeti tarafından devletleştirildi. Bu yazıda İstanbul Telefon Şirketinin
kuruluş ve devletleştirme hikayesini anlatmaya çalıştım.
1881
senesinde Posta ve Telgraf Nezareti, Soğukçeşme’deki Nezaret Dairesi’yle, Yeni
Cami’deki ahşap postahane binası arasına, tek telli bir telefon hattı çekildi.
Ülkemizin kullandığı ilk telefon hattı bu hattır. Aynı sene içinde Galata
Millet Hanı’ndaki postahane ile Yeni Cami Postahanesi arasına ve yine Galata’da
Osmanlı Bankası ile bankanın Yeni Cami’deki İstanbul Şubesi arasına bir telefon
teli tesis edilmiştir. Yine aynı yıl Galata Liman Dairesi’nden Kilyos’taki Tahliye
İdaresi’ne tek telli bir telefon tesis edilmiştir.
1886
yılının Ağustos ayında Padişah II. Abdülhamit’in buyruğu ile Liman Dairesi ile
Kilyos Tahlisiyesi arasındaki telefonun dışındaki bütün
telefonlar kaldırılmış ve hatlar toplattırılmıştır.
10
Temmuz 1908’deki Meşrutiyet’in ilânından itibaren telefon üzerindeki bu baskı
kalkınca ülkemizde telefona karşı büyük bir talep oluştu. Bu aşırı talep
nedeniyle maalesef kalitesiz malzeme de ülkeye girmiş ve bu kalitesiz malzeme için o yıllarda birkaç
milyon lira fuzuli yere Avrupa’ya ödenmiştir.[1]
1909
senesinde telgraf bütçesinden bir miktar ödenek ayrılmak suretiyle Fransa’dan
50’lik bir santral ve 45 adet manyetolu masa telefonu getirtilmiştir. Bu
santral, o tarihlerde inşaatı yeni tamamlanmış olan Meydancık’taki postahane
binasına kurulmuştur. Bu santral, nâzırlar ve bazı üst makam yöneticiler olmak
üzere 28 aboneye tahsis yapılarak 10 Mayıs 1909 tarihinde hizmete açılmıştır.
Bu ülkemizde işletmeye açılan ilk telefon santralidir. Telefonun faydasının anlaşılması
üzerine 50’lik santral kısa bir süre içerisinde yetersiz kalmış ve bunun
üzerine Fransa’ya bir 100’lük, iki adet 25’lik, bir adet 15’lik bir adet de 10’luk
olmak üzere beş adet santral daha sipariş verilmiş ve Beyoğlu, Pangaltı, Maliye
ve Mebusan Telgrafhanelerine birer telefon santral merkezi tesis edilmiştir. Ancak
tüm santral kapasitesi, devletin ihtiyaçlarını karşılamakta bile yetersiz
kalıyordu.
Devletin
ihtiyaçlarının yanı sıra, devlet erkânından, büyük işyerlerinden ve varlıklı
kişilerden gelen telefon taleplerini karşılamak amacıyla Posta Telgraf Nezareti
bir çalışma başlattı. Bu çalışmanın sonucunda, İstanbul’un tamamına hizmet
verebilecek bir telefon şebekesi oluşturulmaya karar verildi. 1911 yılında
Posta Telgraf Nezaretinin adı Posta, Telgraf ve Telefon Nezareti’ne
dönüştürülerek, görev bu kurumun sorumluluğuna bırakıldı. [2]
Posta,
Telgraf ve Telefon Nezareti de bu işi yürütemeyeceği düşüncesiyle, kendisine
imtiyaz için başvuran kişilerden, Herbert Lows Webbe’ye 6 Nisan 1911 tarihinde
30 yıl süre ile İstanbul’un Telefon İşletme İmtiyazını devretti.[3]
İmtiyaz gereğince, Western Electric Company ve liderliğindeki ABD, Fransa ve
İngiliz sermayeli dört yabancı şirketin oluşturduğu konsorsiyum tarafından “Dersaadet
Telefon Şirket-i Osmaniyesi” adıyla bir şirket kuruldu. Takvim-i Vekayi’nin 6 Nisan
1327 tarih ve 816 ve 817. sayılarında yayınlanan imtiyaz sözleşmesini ve
şartnameyi Osmanlı Hükümeti adına Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa ve Maliye Nâzırı
Cavid Bey imzaladılar. Bu sözleşmede hükümete ait telefon şebekeleri
imtiyazının dışında tutulmuştu ve hükümete ait şebekeler istenildiği kadar
tevsi edilebilecekti. Şirket, üç esas merkez ile tali merkezler ve umumi
şebekeye ait plânların tasdik tarihinden itibaren bir buçuk yıl içinde
tesislerinin ikmal edeceğini -gayri safı gelirin % 15’ini her üç ayda bir hükümet
hissesi olarak ödeyeceğini- imtiyazın ilk 10 senesinde yabancı personel
çalıştırabileceğini, ancak bu süre zarfında belli sayıda Türk personel istihdam
edeceği ve bunları masrafları şirket tarafından karşılanmak kaydıyla İngiltere
ve Amerika’da eğiteceğini taahhüt etmiştir.[4]
Dersaadet Telefon Şirket-i Osmaniyesi’nin başına Herbert Lows Webbe getirildi. İmtiyazdan
sonra 28 Şubat 1913 tarihinde İstanbul, Beyoğlu ve Kadıköy telefon santralleri
işletmeye açıldı. Kısa bir süre sonra İstanbul Santrali 9600, Beyoğlu Santrali
6400, Kadıköy Santralı 2000 hat kapasitesine ulaştı. Tüm santralar Western
Electric Company ürünü idi.[5]
Dönemin
Türk kadın derneklerinin de ısrarı ve çabasıyla yedi Türk kadın; şirketin karşı
çıkmasına rağmen telefon memuresi olarak işe alınır.[6]
Birinci Dünya Savaşı çıkınca hükümet 14 Mart 1915
günü şirkete el koymuştur. Bunun üzerine 55 yabancı teknik personel İstanbul’u
terk etmiş ve bunların görevi beş Türk mühendisine kalmıştır. Bu beş genç
mühendis ve yetiştirdikleri 15-20 kadar genç teknisyen devraldıkları telefon
işletmesini Nisan 1919 tarihine kadar birçok mahrumiyetler içinde olmasına
rağmen yabancılardan çok daha iyi idare etmişlerdir. Bu genç Türk ekibi sadece
mevcut şebekeyi işletmekle kalmamışlar, yeni şebeke yatırımları yapmışlar
ayrıca bakım ve onarım konusunda da büyük başarı elde etmişlerdir. Türk
mühendislerinin o tarihlerdeki başarısı ibret verici ve takdir edilen büyük bir
olaydır. 1. Dünya Savaşında mağlup olmamız üzerine Telefon İşletmesi 1 Nisan
1919 tarihinde tekrar Dersaadet Telefon Anonim Şirketi’ne devredilmiştir.[7]
Cumhuriyet
ilan edilmeden önce Ankara hükümeti, İstanbul’da yabancı kontrolünde bulunan ve
daha çok altyapı hizmeti veren şirketlerin imtiyaz sözleşmelerini yenilemiştir.[8]
İstanbul Telefon Şirketi de sözleşmesi yenilenen şirketlerin içinde yer
almıştır. Sözleşme, 14 Haziran 1339 (1923) tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından
onaylanmıştır. Sözleşmenin ikinci maddesine göre şirket, İstanbul hükümetinin
kontrolünde bulunduğu döneme ilişkin olarak gerek el koyma işleminden, gerekse
idare ve işletme işlem ve hesaplarından dolayı TBMM hükümetinden hiçbir talepte
bulunamayacaktır. Bunun karşılığında ise 1 Nisan 1335 (1919) tarihine kadar
ödemesi gereken vergileri ödemeyecektir.[9]
1911
yılında yapılan esas sözleşmeye göre şirketin gayri safi hasılasından hükümet
hissesi olarak vermeyi taahhüt ettiği % 15 oranındaki aidat sözleşmeyle beraber
% 10’a düşürülmüştür. Hükümete verilecek aidattaki % 5’lik indirime karşın,
şirket asıl sözleşmeye göre vermesi gereken ücretsiz postalardan başka, hükümet
daireleri, şubeleri ve kurumları için yüzde elli oranında ücretlendirilmiş, 450
direkt hat vermeyi ve bunları her zaman hükümet emrinde bulundurmayı taahhüt etmiştir. Sözleşmede ilgi çekici bir yön de,
Şirkette çalışan yabancılara yönelik tutumdur. Hükümet şirketin istihdam ettiği
tüm Yunanlı memur ve çalışanların hemen işine son verilmesini ve sözleşmenin
kabulünden sonra da hiçbir yabancının işe alınmamasını istemektedir.[10]
Sözleşmenin 14. maddesine göre istihdam edilen yabancı memurlardan ikisinin iki
sene ve on altısının da altı sene içinde hizmetlerine son verilmesini ve altı
sene sonunda şirket hizmetinde müdür, baş mühendis, baş müfettiş ve beş daire
başkanlarının dışında yabancı çalışan bulunmaması gerekmektedir. Hizmetlerine
son verilen yabancı memurların yerlerine Türk memurların alınacaktır.[11]
Şirket
Paşabahçe santralini 8 Ağustos 1923’te işletmeye açmıştır. Cumhuriyet’in
ilanından sonra ise 26 Kasım 1923’te Kartal santralini, 6 Mart 1924’te
Heybeliada santrallerini hizmete vermiştir.[12]
Ancak
hizmete sokulan santraller şehrin artan nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamadığı
gibi kurulan tüm santraller manueldir. PTT tarafından Ankara Otomatik Santrali’nin
1926 yılında hizmete açılmasına karşılık, Şirketin İstanbul’da hâlâ manuel
santralleri hizmete vermesi üzerine, Devlet Şirkete baskı yapmaya başlamış ve
bu baskılar sonucunda, Şirket ve hükümet arasında imzalanan 15 Mayıs 1929 tarihli
sözleşmede Şirket, 1932 yılı sonuna kadar Beyoğlu ve Kadıköy santrallerini otomatiğe
dönüştüreceğini taahhüt etmiş, buna karşılık, Devlet gerekli olan telefon
malzemesinin ithalini kolaylaştıracak kararlar almıştır.
İstanbul
basınında, zaman zaman Telefon Şirketini eleştiren, hicveden yazılara
rastlanmaktadır. Örneğin 21 Birincikanun (Aralık) 1928 tarihli İkdam
gazetesinde Şirketin telefon memureleri çok hoş
bir şekilde hicvedilmektedir:
“Telefonla
uyanış
İstanbul Paris’i geçmiş de haberimiz yok! Burada her
isteyen telefonu eline aldı mı, santralden meccanen saatin kaç olduğunu sorabiliyor.
Hâlbuki bu usul henüz Paris’te yokmuş.
Fakat şimdi karar vermişler. Onlar da bu usulü tatbik
edecekler. Fakat onlar bizden fazla yeni bir usul daha koyuyorlar. Telefon
memureleri bir aboneyi evvelden haber vermek şartıyla, gecenin her hangi bir zamanında
uyandıracaklar. Bu usulün şüphesiz faydaları çok! Eğer bizde de tatbikine
kalkarlarsa telefon hanımlarını kim uyandıracak?”
Devletin
baskısı üzerine şirket, 1931 yılında Kadıköy, İstanbul ve Beyoğlu santralleri
otomatiğe, diğer 10 santral ise yarı otomatiğe dönüştürülmüştür.[13]
İstanbul
Telefon Şirketinin yeni yatırımlar yapmakta isteksiz davranması, mevcut
hatların işletilmesinde yaşanan sorunlar, PTT’nin İstanbul Telefon Şirketi’ni
rahatlıkla yönetebilecek bilgi birikimine kavuşması, tarifesinin Ankara ve
İzmir tarifelerine nazaran çok yüksek olması ve yabancı sermeyenin stratejik
alanlardan çıkarılması gerekliliği gibi unsurları gözeten devlet, 1933 yılından
itibaren, şirketin özelleştirmesini değerlendirmeye başlar. Şirketteki yolsuzluk
iddiaları da, devletleştirme yönündeki kararı güçlendirir. Bunun sonucunda,
12.7.1934 tarihinde “Hükümetin Telefon Şebekesini Satın Almak Kararında
Bulunduğunun İstanbul Telefon Şirketi’ne Tebliği ve Şirket Muamelelerindeki
Yolsuzlukların Yerinde Tetkik Ettirilmesine Dair Kararname” yayınlanır.
Kararname
uyarınca, şirketi satın alma kararı İstanbul Telefon Şirketi’ne tebliğ edilir.
Yapılan görüşmeler sonucunda, İstanbul Telefon Şirketi ile Bayındırlık
Bakanlığı arasında 30 Ağustos 1935 tarihinde bir protokol imzalanmıştır.
İmzalanan bu protokolle şirket, 1 Eylül 1935 tarihi itibariyle fiili olarak
hükümete geçmiştir. 6 Eylül 1935 tarihinde çıkarılan bir kararnameyle, satın
alma kanununun mecliste kabulüne kadar geçecek süre içinde telefon hizmetinin
sağlıklı bir biçimde verilebilmesi için lüzumlu görülen memurların
çalıştırılmasına devam edilmiştir. Yine bu protokolle elde edilecek gelirin PTT
idaresi tarafından tahsil edilmesi ve yeni telefon kanunu yapılana dek mevcut
tarifelerin geçerli olacağı karara bağlanmıştır. Yapılan bu protokol uyarınca
şirket bütün haklarını, çıkarlarını Türkiye’de bulunan tüm menkul ve gayrimenkullerini
21 Temmuz 1935 tarihinden geçerli olmak üzere hükümete devretmiştir. Ancak şirketin,
21 Temmuz 1935 tarihinde gerek kasalarında ve gerek bankalarda mevcut paraları
ile belirtilen tarihten önceki döneme ait faaliyetinden dolayı şirketin
alacaklı durumda olduğu paralar, tamamen şirketin malı olarak kalmıştır.[14]
Şirket, bu paralarını konuyla ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yurt dışına
çıkarmakta serbesttir.[15]
İstanbul
Telefon Şirketi ile 9 Nisan 1936 tarihinde nihai bir sözleşme imzalanır. Satın
almaya ilişkin 3026 sayılı kanun 13 Haziran 1936 tarihinde TBMM tarafından
kabul edilerek, satın alma süreci tamamlanır.
Şirket
imtiyazı ile tüm hak, menfaatler ve malların satın alınması karşılığında
hükümet şirkete 800 bin İngiliz Lirası ödeyecektir. Bu tutar yirmi sene
müddetle altı ayda bir 20 bin İngiliz Sterlini karşılığında ödenecektir.
Sözleşmeye göre taksitlerin ödenmesine 21 Ocak 1940 tarihinde başlanacaktır.
İstanbul
Telefon Şirketi devletleştirildikten sonra, PTT Genel Müdürlüğü’ne bağlı bir
müdürlük haline getirilmiş, genel müdürlüğün gelir ve giderleri gelir ve
giderleriyle karıştırılmayarak bütçede ayrı bir kısımda gösterilmiştir.
Şirketin satın alınmasının ardından telefon şebekesinin genişletilmesine
yönelik çalışmalar başlatılmıştır. 1936 Nisan sonu itibariyle İstanbul’un
telefon hat kapasitesi 10.700’dür.[16] Bu sayı 800 bin nüfuslu İstanbul
için oldukça yetersizdir. Aynı yıllarda 400 bin nüfuslu Stockholm’de 120 bin
telefon abonesi vardır [17]
Aynı aydaki şehirlerarası ve uluslararası telefon trafiği
de aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.[18]
İstanbul’un Nisan 1936 Ayı Telefon Trafiği
|
|||
Çıkan
|
Giren
|
Toplam
|
|
Şehirlerarası
|
12.823
|
16.386
|
29.209
|
Uluslararası
|
3.196
|
3.059
|
6.255
|
[1] Reşat Alşan, “Cumhuriyetin
Kuruluşu ve İlk Onbeş Yılında PTT İşletmesi”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, Sayı 17, Cilt: VI (Mart
1990),
[2] Asaf Tanrıkut, Türkiye PTT
Tarihi: Teşkilat ve Mevzuatı I, Efem Matbaası, Ankara 1984.
[3] İmtiyazın kime verildiği konusunda, kaynaklar farklı
isimler zikretmektedir. Reşat Alşan, Altemur Kılıç ve Çağla Kubilay imtiyazın
Herbert Lows Webbe’ye verildiğini belirtirken Yavuz Selim Karakışla ve Ayşe
Gür, İstanbul Telefon Şirketi’ne verildiğini ifade etmektedirler. Reşat
Alşan’ın PTT’de uzun yıllar İdari İşler Dairesi Başkanlığı görevini yürüttüğünü,
PTT arşivlerini çok iyi incelediğini ve makalesinin telekomünikasyon
tarihinin1839-1939 dönemine ilişkin en güvenilir kaynak olduğunu dikkate alarak
onun değerlendirmesini esas aldık.
[4] Sözleşme şartları, Türk Telekom’un satış şartlarına
göre daha akılcı gözükmektedir.
[5] Alşan, a.g.m.
[6] Bu konu Posta ve Telekomünikasyon
Tarihinden Portreler kitabımda ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
[7] Alşan, a.g.m.
[9] Kubilay, a.g.e., s. 155.
[10] Türk Telekom satış sözleşmesinde bu yönde bir hüküme
rastlanmamıştır.
[11] Kubilay, a.g.e., s. 155.
[12] Alşan, a.g.m.
[13] Alşan, a.g.m.
[14] Türk Telekom’un özelleştirilmesinde, alacaklar da
satın alana aktarılmıştır.
[15] “İstanbul Telefon Tesisatının Satın
Alma Sözleşmesi”, TBMM Kavanin Mecmuası, Cilt:16, Devre: 5, İçtima
Senesi: 1, s. 952-954.
[16] Alşan, a.g.m. (
[17] Kubilay, a.g.e., s. 200.
Güzel yazı teşekkürler. Şimdi ne olacak tekrar devletleşip başa mı döneceğiz?
YanıtlaSiltebrikler teşekkürler,elinize emeğinize sağlık..
YanıtlaSil