Türk Telekom’da Mühendislikten İstanbul Bölge
Müdürlüğüne kadar muhtelif görevlerde bulunan İsmail DERİCİ, 03.06.2013 Tarihinde
emekli olmasından sonra bir veda mektubu yayınladı…
Kendi Gözüyle PTT/Türk Telekomda çalıştığı sürece kendisini etkileyen olay ve
kişilerden de bahsetmiş. Ve bu veda mektubunda da benden; “Müfettişlik gibi
kuralcı bir meslekten gelmesine rağmen Müşteri ilişkilerinin tarihini
değiştiren Fazlı Bey gibi zamanı en iyi okuyanlardan biriyle tanıştım.” Diye sitayişkar
bir şekilde bahsetmiş. Teşekkür ederim…
Dikkatinizi çekeceğini umduğum bu veda mektubu, olduğu
gibi aşağıya alınmıştır.
TELEKOM’DA GEÇEN SENELERİM ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
Ekim 1975’de PTT’de Proje servisine adım atmamla
başlayan ve bugün (03.06.2013) sonlanan PTT-Türk Telekom’da geçen çalışma
hayatımdan bazı değinmeler yapmayı, uzun bir yaşanmışlıktan hafızamda
kalanların bir kısmını sizlerle paylaşmayı istedim.
Bu veda yazımda aslında o kadar çok yiğit kişiden
bahsetmek isterdim ki, hepsi de çalışma hayatımın belirli noktalarında kurumun
nefes alması için canla başla uğraştılar, şahidiyim hepsinin. Fakat ne yazık ki
kitap değil kısa bir veda yazısı. Bu yüzden ne halen çalışmakta olan ve ne de
Kamuya giden veya emekli olan pek çok “Telekomcu” mesai arkadaşımdan, ismen de
olsa bu yazımda değinemeyeceğim. Beni mazur görsünler. Zaten onlar kendilerini
bilirler, siz de bilirsiniz onları. Ben burada çok az kişinin ismini anacağım
ve bende bıraktıkları intibaları birkaç kelam ile özetleyeceğim. Umut ediyorum
ki bu küçük bir başlangıç olur ve sizlerinde iş deneyimleri, birikimleri,
anekdotları ve yaşadıklarınızla ilgili hatıralarınız toparlanır ve Telekom’un
iş tutuş, iş yapma, sadakat gibi değerlerinin tarihi yazılır.
Proje servisinden Seniha Hanım (Allah selâmet
versin); bir hanımın erkeklerden daha iyi koruyucu olabildiğini onda gördüm…
Enise Hanım (Allah rahmet etsin) feraseti ile bana iş hayatımın en önemli yol
göstericisi olmuştur… Zülal Hanım’da da zarafet ve hanımefendiliğin
(erkekleşmeden) yönetimde güzel bir örneğini gördüm.
Şebeke Bakım Servisinde bir “usta” ile karşılaştım,
Saltuk Bey. Ondan ne öğrendim derseniz, mantıksız emirlerin sümen altı
edilebileceğini, “Müdür odası yatak odası değil ki kapısı kapalı olsun” diyerek
müdür odasının kapısının açık kalması gerektiğini, tasarrufun en iyi yönlerini,
çalışanı ile yakın olmanın iş hayatı için ne büyük kazanç olduğunu söz ve
davranışlarıyla anlattı bize.
Bahçelievler’de kurucu müdür iken geçen 10 aylık
serüvende Basri, Nejdet ve Emrullah’ı tanıdım. Bahçelievler’deki kadronun ne
kadar iş bilir ve dik duruşlu olduğunu gördüm. Bundan şu sonucu çıkardım ki
kadronuz yetkin ise büyük güçlükler, en büyük güçlükler çok kolaylıkla
aşılabiliyor. Necmi, Recep, Ali Beke eşine az rastlanır ekip başlarıydı.
Basri’nin babacanlığı, Nejdet’in nezaketi ve dik duruşu, Emrullah’ın bir işin
özüne nasıl vakıf olunabileceğini (genelgeleri anlayarak okuması) ve daha nice
güzel şeyleri Bahçelievler çalışanları bana gösterdiler.
Suriçi’ne dönüşte Bahçelievler’den biriken tecrübemi
burada kullandım. Büyük problemlerin pansuman tedavilerle çözülemeyeceği, ana
yapıyı iyi anlayıp ona yönelik çözümler üretmek gerektiğini anladım ve Suriçi
Telefon, Türkiye’nin ilk “bekleyeni sıfır” müdürlüğü haline geldi. Suriçi’nde,
hep becerikli adamlar bir arada olursa problem çıktığını, hayata uygun olmayan
bir durum oluştuğunu anladım. Zayıf ve güçlü insanlar birbirlerini
tamamlarlarken; çalışkan, tembel, becerikli, beceriksiz, sadık, sadakatsiz
birlikte olursa sosyal bina inşa oluyor. Hep köşe taşları ile bina yapılamıyor.
Teknik olarak Suriçi Müdürlüğü ekibiyle beraber
gereken başarıyı yakalamıştı. Suriçi kendi irademizle diğer iki müdürlükle
beraber ikiye bölünerek Eminönü ve Fatih müdürlükleri oluşturuldu. Artık Eminönü Telekom Mektebi açılıyordu.
Bu mektepte herkes öğrenci, herkes hocaydı. Bu
mektep daha büyük problemlerin çözümü ile ilgilendi. İstanbul routing diyagramı
(yol verme), repartitör düzenlemelerinin anası olan Lokasyon tahsisi, Şüpheli
alacakların tahsilâtının hızlandırılması (Zafer Bey’in katkılarıyla), “Kara
Liste” oluşturulması, “Günlük kontör" takibi Eminönü tarafından uygulamaya
konuldu. Saha dolaplarının en kısa kesinti ile direkt kutulu hale getirilmesi,
hacizli telefonlara sanal numara tahsis edilerek numarasının boş hale
getirilmesi, “kullandığın numarayı kendi üzerine al” uygulaması, “yeni
müşteriye, yeni kullanılmamış numara” uygulaması, GIS sistemi, ilk olarak
Eminönü’nde ve bütün revizyonlar bilgisayardan çizilip tüm personelin
katılımıyla bilgiler oluşturularak (1998 Yılı) uygulamaya sunuldu.
Ezeli Şebekeci - Santralcı rekabeti gibi servisler
arası rekabetler takım ruhuna dönüştürüldü ve servisler arası diyalog ve
işbirliği oluştu. Bir GSM operatörünün yurt dışı görüşmelerini sözleşme
hilafına Türk Telekom haricinde taşıdığını Eminönü Telekom tespit etti ve
takipçisi oldu. (Halen hukuki işlemler devam etmektedir)
Mektepte birçok talebe yetişti ve görev aldı.
Eminönü ruhunu diğer yerlere taşıdılar. O günlerde Bebek Müdürlüğündeki
çalışanlar Bebek XBAR Santralını sıfıra yakın hata ile en kısa kesinti ile
aktarmayı başardılar. Eminönü öyle bir mektepti ki burada hayata geçirilen
projeler ve düşünceler tüm Türkiye’yi etkiledi.
Eminönü’den başlayan sorumluluk ve görevler
Gayrettepe’ye İl Telekom Müdür Yardımcısı, oradan da Etiler’e Marmara Bölge
Müdürü ve oradan da Acıbadem’e Anadolu Yakası İl Telekom Müdürü olarak artarak
devam etti ve sona gelindi.
İstirahat devresi; Erenköy’dü. Köşkte istirahat ve
tarih okumaları ile geçen üç sene.
Başmüdür İrfan Bey’den bürokratik iktidarların
organizasyon değişiklikleri ile nasıl dönüştürülebileceğini duydum ve nasıl
uyguladığına şahid oldum.
Başmüdür Yücel Bey’de Entelektüel olmanın
yöneticilere ne kadar yakıştığını gördüm.
Sezai Bey (rahmetli) 1960 neslinin bürokratlarının
daha yerli olduğunu gösterdi. NETAŞ ihalesinde yerlilik oranında ne kadar ısrar
ettiklerini anlatmıştı. Maalesef gittikçe yerlilik düşüncesi azaldı.
Ankara İstanbul çekişmesi her kurumda olduğu gibi
Telekom’da da vardı. Ama Osman Bey (Bal) döneminde Genel Müdürlüğün nasıl
babacan, koruyucu bir misyon yüklenebildiğini de gördüm.
Müfettişlik
gibi kuralcı bir meslekten gelmesine rağmen Müşteri ilişkilerinin tarihini
değiştiren Fazlı Bey gibi zamanı en iyi okuyanlardan biriyle tanıştım.
İşçilere uygulanan randıman piriminin (performans)
olumsuz neticeler verdiğine şahid oldum.
Öğrendim ki, geçmiş bilinmeden gelecek inşa olmuyor.
Belki bu yazıyı yazmamın en önemli etkeni bu düşünce oldu. Günü anlamak için
geçmişi bilmek lazım. Gelecekteki senaryo ancak tarihten esinlenerek yazılıyor.
Tarih ile ilgilenin. Bu tarih ailenizin, şehrinizin, şirketinizin veya
ülkenizin tarihi de olabilir. Kültürel tarih ve Dünya tarihi de. Ancak
öğrendiğin bilgileri bugüne taşımıyorsan bilgi hamalı olursun. Hikâyeleri
birleştirirsen (Steve Jobs) işte o zaman geleceği inşa edersin.
Eminönü mektebi eşine az rastlanır yönetim şeklini
sergiledi. Bu, her meşrep ve her vasfa sahip insanların beraberce oluşturduğu
enfes bir birliktelik öyküsüdür. Eminönü ruhunu oluşturan tüm çalışanlara ve
çalışmaları izleyen ve destek verenlere teşekkür ediyorum.
Son söz.
Emir göreve başladığında zahid kişiye “Bana
nasihatte bulun” der.
“Ey
Emir!
Tek
başına doğdun.
Tek
başına öleceksin.
Tek
başına hesaba çekileceksin.
Unutma!”
Hesabımız kolay olsun,
İsmail
DERİCİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder