19 Mart 2009 Perşembe

Kemal KILIÇDAROĞLU'nun TBMM'de 9.Şubat 2006 Tarihinde Yaptığı Önemli Konuşma

22.Dönem

61 inci Birleşim

9 Şubat 2006 Perşembe

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu.

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Buraya, kürsüye gelen Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri bir kanun teklifiyle ne kadar önemli bir yasayı Parlamentoya getirdiklerini ifade ettiler ve bunun, Telekom çalışanlarına çok ciddî ayrıcalıklar taşıdığını da, yine, konuşmalarında ifade ettiler.

Şimdi, birinci nokta, değerli milletvekilleri; bu kadar önemli bir yasa, hangi gerekçeyle, hükümet tarafından buraya getirilmiyor? Bir kanun teklifi olarak getirilmesinin nedenini, doğrusunu isterseniz, anlayamadım.

Bu tür kişiler arasında ayırım yapan, ayırımcılığı ön plana çıkaran, benim adamlarıma iyi yasa çıkarayım, benim adamım olmayanlar da okka altına gidebilirler diye çifte standart getiren bir teklifi, niçin, acaba hükümetten kaçırırız biz?

İkinci önemli nokta; bakın değerli milletvekilleri, şurada, Plan ve Bütçe Komisyonuna da sevk edildiği söyleniyor bu teklifin. Hangi gerekçeyle, bu teklif, Plan ve Bütçe Komisyonundan gizlenmiştir?! Hangi gerekçeyle gizleniyor?! Malî haklar var burada; malî haklar Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeyecek de nerede görüşülecek?!

Şimdi, bu teklifteki garabete bakın arkadaşlar; diyor ki: Eğer, bu çıkmazsa, çok önemli bir kamu hizmetinin aksaması sonucunu doğuracaktır. Arkadaşlar, siz bunun yüzde 55'ini özelleştirmediniz mi; ne kamu hizmetinden bahsediyorsunuz?! Hangi kamu hizmetinin engelleneceğinden söz ediyorsunuz siz?! Olay bitmiş, özelleştirmişsiniz, kalkmışsınız diyorsunuz ki, eğer bu yasa çıkmazsa, kamu hizmeti aksayacak. Hangi kamu hizmetinden bahsediyorsunuz?! Ortada kamu hizmeti diye bir şey yok.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Haberleşme…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ortada Oger var. Sayın Bakanın olağanüstü destek verdiği, hükümetin destek verdiği, Sayın Başbakanın, Sayın Abdullah Gül'ün özelleştirme öncesinde Lübnan'a gittikleri, bir özel finans kurumunun genel müdür vekiliyle beraber gittikleri, pazarlama faaliyetini orada gerçekleştirdikleri bir kuruluşu konuşuyoruz; yüzde 55'i gidiyor, biz, gelmişiz buraya, kamu hizmeti aksar diyoruz.

Başka ne diyoruz; nakle tabi personelin büyük bir kısmının nakil hakkını kullanması durumu kamuya aşırı yük getirecekmiş. Günaydın! Özelleştireceksiniz, şimdi de kalkıp diyeceksiniz ki, bu kanun çıkmazsa kamuya aşırı yük gelecek. Ee, aklınız neredeydi değerli arkadaşlar?! Kamuya aşırı yük geleceğini siz özelleştirme kararı alırken düşünmediniz mi?!

Daha garip bir şey söyleyeyim; kamunun beklenmeyen bir yükle karşılaşma ihtimalinin önüne geçiyormuşuz bununla, beklenmeyen bir yükle karşılaşabilirmiş!

Sayın Bakan, az önce, burada, Telekom’un özelleştirilmesinden nasıl olağanüstü bir gelir elde ettiğini anlattı. Bu kadar olağanüstü bir gelirin elde edildiği bir özelleştirmede, niye acaba kamuya bir beklenmeyen yük gelirmiş, hangi gerekçeyle gelirmiş?

Şimdi, değerli arkadaşlar, eğer bunlar varsa ve doğruysa, o zaman, hükümetin, özelleştirmeleri yaparken oturup düşünmesi lazım, ayrıntılara girmesi lazım, doğrusu nedir eğrisi nedir bakması lazım, personel ne olacak ona bakması lazım; ama, bütün bunlar, maalesef, gözardı ediliyor.

Bakın şimdi değerli arkadaşlar, deniliyor ki… Sayın Bakan ve Plan Bütçe Komisyonunda bir konuşmasında dedi ki: "Türk Telekomda yalnızca 1 000 vasıflı eleman vardır."

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Yanlış.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Tarihini de söyleyeyim; 4.7.2004 Sayın Bakanım. Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşmanız.

Sadece 1 000 vasıflı eleman Türk Telekom’da çalışıyorsa -ki, bunu, aynı zamanda Telekom yetkilileri de zaman zaman seslendirdiler- 1 000 tane vasıflı eleman varsa, peki, o zaman, nasıl oluyor da, siz, 24 000 kişiyi, o diğer vasıfsızların tümünü kamuya yıkmaya çalışıyorsunuz? Türk Telekom’un nitelikli elemanlarını bu derece aşağılamaya, acaba, Bakan olarak sizin yetkiniz var mı?!

İşin garip tarafı, beş yıla çıkarıyorsunuz bunu; beş yıl… Beş yıl içinde, kişi, bir kısım personel -Türk Telekom’un bütün personeli değil, bir kısım personeli- diyorsunuz ki, beş yıl, bunlar, Oger'de çalışabilir. Ne anlama geliyor biliyor musunuz arkadaşlar bu -bunlar 339 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi- devlet memurlarının beş yıl süreyle Oger'e kiralanması anlamına geliyor arkadaşlar.

Siz, acaba, kamu çalışanlarının özel sektöre kiralandığı bir modeli gördünüz mü hiç?! Bu modelle, siz, Türkiye Cumhuriyetinin personel sisteminin dibine dinamit koyuyorsunuz. Dinamit koyuyorsunuz, farkında değilsiniz. Gelip, burada, diyorsunuz ki, çok güzel şeyler yapıyoruz. Bana gösterebilir misiniz, hangi çağdaş ülkede devlet memurları özel sektöre kiralanıyor?! Siz yarın, buraya, hâkimleri de kiralarsanız hiç şaşmayacağız! Böyle bir şeyi nasıl yapabilirsiniz?!

Kiralama şununla da kalsa iyi: Beş yıl diyorsunuz. Oger diyecek ki: "Bir dakika arkadaşlar… Şunları kabak seçer gibi seçeceğim, sizi ben kabul etmiyorum, siz gidin, siz gidin; şunlar benim işime yarıyor, ben bunlarla çalışacağım."

Yani, şimdi, siz Oger'e ne avantajlar sağladığınızı biliyor musunuz Sayın Bakanım? Ne avantajlar sağladığınızı biliyor musunuz? Siz, bununla, ihale koşullarını değiştiriyorsunuz. Düşünün şimdi, ben ihaleye giriyorum. İhalede 30 günlük süre tanınmış arkadaşlar -30 gün içinde tercih yapacağım, ya devlet ya burası- onu 90 güne çıkarıyorsunuz, bir de beş yıl veriyorsunuz. Beş yıl içinde gelirsen tamam, öbür tarafa gidersen tamam.

Peki, arkadaşlar, ben ihaleye girerken, bu beş yılı bana söyleseydiniz, belki, ben daha yüksek fiyat verirdim. Sizin ne hakkınız var Sayın Bakanım, ihale koşullarını değiştirmeye? Sizin yetkiniz var mı ihale koşullarını değiştirmeye? Bunu nasıl yapabilirsiniz siz? Bu teklifi Plan ve Bütçe Komisyonundan, bir uzmanlık komisyonundan kaçıracaksınız, buraya geleceksiniz, bu teklifi, burada, savunacaksınız. Akılla, mantıkla bağdaşır bir yönü yok bunun.

Şimdi, burada, sadece, onlar çalışmıyor tabiî. Beş yıla tabi olan kapsam içi, kapsam dışını ikiye ayırmışsınız. Peki, burada çalışan işçiler bu ülkenin insanı değil mi? Onlar uzaydan mı geldi? Bu ülkenin işçilerine sizin sahip çıkma göreviniz yok mu? Sizin Telekom çalışanları arasında ayırım yapma yetkiniz var mı Sayın Bakan? Onlar bu ülkenin insanı değil mi? Onlar alın teri dökmüyor mu? Onlar akşam evlerine, çoluk çocuğuna yemek götürmüyor mu, ekmek götürmüyor mu? Siz, bu ayırımı hangi hakla yaparsınız? Ama, siz, bunu yapıyorsunuz. Bunu, ne adına yapıyorsunuz; fakir fukara, garip gureba edebiyatı yaparak yapıyorsunuz. Bunda hakkınız yok sizin. Siz, Telekom’da çalışan işçi, memur, herkese sahip çıkmak zorundasınız. Ayırım yapamazsınız onlar arasında. Hak verirseniz herkese, hak vermezseniz kimseye vermezsiniz. Birileri size gelip "bana hak ver" dediği zaman diyeceksiniz ki, ben, o kurumda çalışan tüm personel için aynı kararları alırım. Eşitleri yaparım diyeceksiniz.

YÜKSEL ÇAVUŞOĞLU (Karaman) - O, 2000 yılında yapıldı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Siz... Bakın, 2006 yılı. Siz eşitlikten bahsetmiyor musunuz? Adalet sözcüğü sizin partinizin adında yazılı. 2000 yılında haksızlık yapılmışsa, 2006'da, şu kürsüye gelip, diyeceksiniz ki, biz, Adalet ve Kalkınma Partisiyiz, biz, adaleti sağlayacağız... 2000 yılında haksızlık yapıldı, biz, bunu düzeltiyoruz. Siz, gelip, o adaletsizliğin üstüne tuz biber ekiyorsunuz. İsyanımız da buradan zaten. Bunu nasıl yaparsınız siz?

Siz, kamu çalışanları üzerinde otorite kamu değil diyorsunuz, otorite, artık, Oger firmasıdır diyorsunuz. Bunu, hangi yetkiye dayanarak söylüyorsunuz? Bunun Anayasaya aykırı olduğunu siz bilmiyor musunuz değerli arkadaşlar?

Sayın Bakan burada bir şey daha söyledi. "Aycell-Aria birleşmesini biz yaptık" dedi, "Cumhuriyet Halk Partisi olarak siz de destek verdiniz." Doğru.

Sayın Bakan, biz desteği, zarar eden iki kurumun birleşmesi ve onun kârlı bir kuruluş haline gelmesi, ülkenin ekonomisine katkıda bulunması için verdik, ekonominin gereği için verdik; ama, biz size şunu söylemedik: Bu birleşmeden önce Aycell'in içini parayla doldurun, götürün öbür tarafa peşkeş çekin… Biz size böyle mi yetki verdik?! Şimdi, Sayın Bakan diyecek ki, o zaman niye bunu, yetkiyi verdiniz, yani, niye desteklediniz bunu biliyorsanız.

Biz bunu, siz bu birleşmeyi yaptıktan sonra Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun raporlarından öğrendik Sayın Bakan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Karar çıktıktan sonra, siz kalkıyorsunuz, Aycell'in içini dolduruyorsunuz, öbür tarafa peşkeş çekiyorsunuz. Eğer istiyorsanız, açarsınız, 2004 yılı Aycell raporuna bakarsınız, orada bütün ayrıntılar yazılıdır.

Siz, Oger'in haklarını savunmak zorunda değilsiniz Sayın Bakan. Siz, Oger'in çıkarlarını savunmak zorunda değilsiniz. Sizin göreviniz, Türkiye Cumhuriyetinin çıkarlarını savunmaktır, kamunun çıkarlarını savunmaktır. Siz bu tutumunuzla, bu davranışınızla, Telekom çalışanları arasında ayırım yapıyorsunuz; ayırımı yaparken, Türkiye Cumhuriyetinin lehine değil, Oger'in lehine davranıyorsunuz. Sizin buna hakkınız yoktur. O koltuğu, lütfen, bir an önce bırakın.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz; 5 dakikası soru, 5 dakikası cevap olacaktır.

Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanın düzeltmesi için de teşekkür ediyorum. O konuya bir daha girmeyeceğim; ama, benim 3 tane sorum var.

Bir tanesi; kurumda çalışan kapsam dışı ve 399 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye tabi çalışan kadrolu ve sözleşmeli personelin mevcut şirkette çalışmaya devam ederek, beş yıl nakil hakkının saklı tutulacağı ortada. Yani, burada, 25 000 kadar ifade edilen, kurumda nakil hakkı verilmeyen; yani, kapsam içi çalışanlara nakil hakkının tanınması konusunda bir girişimde bulunacak mısınız? Bu önemli bir konu. Gerçi, bağlı bulundukları yasalar ikinci grubun, kapsam içi olanların, 506 sayılı SSK ve 4502 sayılı Kanun; ama, bu konuda eşitlik ilkesine aykırı bir durum çıkıyor. Bu konunun düzeltilmesi için bir girişiminiz olacak mı; bir.

İkincisi; önemli bir konu -Sayın Bakan, burada, son iki soruya çok net ve açık cevap verirseniz çok sevineceğim- o da şu: Türk Telekomun hisse devri sözleşmesi 14 Kasım 2005 tarihinde yapıldığı halde, 1.10.2005'ten devir tarihine kadar olan 45 günlük telefon görüşme ücretleri, data kiralık kanal ücretleri alıcı şirkete bırakılmış gözüküyor; yani, yaklaşık 1 310 000 000 dolarlık peşinatın yarıdan fazlasının, peşinen, şu anda, Oger şirketine ikram edildiği gibi bir tablo ortaya çıkıyor. Bu ara ödeme farkı ne oldu Sayın Bakan; bu nereye gitti? Çok açık ve net bir soru.

Üçüncüsü; Sayın Bakan, şu anda, arkanızda oturan Sayın Mehmet Ekinalan'ın statüsü nedir ve Genel Kurulda bulunma pozisyonu nedir? Buna bir açıklık getirin. Yapılan bir statü hatası varsa, bunun derhal, şu anda düzeltilmesi gerekiyor. Şöyle ki: Değerli arkadaşlarım, şu anda, Sayın Mehmet Ekinalan 14 Kasımda hisse devri yapıldığı için özel bir şirketin genel müdürüdür. Şu anda sizin arkanızda bulunmaması gerekiyor.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Yanında…

HALUK KOÇ (Samsun) - Yanınızda. Yer değiştirmiş. Bu konuda da, eğer kalan son maddede… Eğer dediğim doğruysa, şu anda statüsü Sayın Ekinalan'ın, özelleştirilme sonrasında, yani, devredilme sonrasında, hisse devri sonrasında özel şirketin genel müdürüdür. Kamuyu temsil etme noktasında değildir ve orada bulunmasını ben uygun görmüyorum. Eğer siz de aynı fikirdeyseniz, kalan son maddede Sayın Ekinalan'ın Genel Kurulu terk etmesini rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, arkadaşlarımızla istişare sonucu bir hususu açıklamak istiyorum.

Sayın bakanlarla birlikte Mecliste çalışmaları izleyen personelle ilgili husus, tamamen teamüllere göre düzenlenmiş bir husustur. Bu hususta bir netlik yok; fakat, Sayın Koç'un daha önceden hisseleri devredilmiş bir şirketin genel müdürü olmasıyla ilgili olarak bir ikazı, bir itirazı söz konusu. Sayın Bakan da, halen nakle tabi bir personel olma durumunu izah ediyor; ama, bu hususta, Sayın Ekinalan Meclis çatısı içerisinde bulunarak, bu bilgiler de alınabilir. Ben, o hususta Sayın Bakana durumu iletiyorum. Çok özel bir durum var, spesifik bir durum var. Sayın Ekinalan'ın içeride veya Meclisin hemen dışında, kuliste olması arasında, bilgi alışverişi noktasında fazla bir farklılık olmayacaktır. Orta yolu buluruz. Sayın Bakanım, gereğini siz yaparsınız.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan benim yaptığım konuşmaya yanıt verirken, Türkiye Cumhuriyetinde, bu ülkenin insanlarına hizmet eden herkesin hizmetinin kamu hizmeti olduğunu söyledi ve "kamu hizmetinin -bu anlayışla- başımızın üstünde yeri var dedi. Şimdi, hani derler ya, kahvede konuşursa Sayın Bakan hiç itiraz etmeyiz, kahvede vatandaşa anlatabilir; ama, Sayın Bakan, siz kahvede değilsiniz, siz Parlamentodasınız. Kamu hizmetinin ne olduğunu siz bilmiyorsanız, kusura bakmayın, siz, Anayasayı bilmiyorsunuz. Kamu hizmetinin ne anlama geldiğini bilmiyorsanız, siz, Anayasanın kamu hizmetiyle ilgili maddelerini -bir madde de değil, birden fazla maddesini- bilmiyorsunuz. Eğer, bu saatten sonra biz size kamu hizmetinin ne olduğunu anlatacaksak, hiç anlatmayalım. Size boşuna demedik "o koltuğu bırakın" diye.

Kamu hizmetinin tanımı vardır; "kamu hizmeti, ancak ve ancak kamu görevlileri tarafından yerine getirilir" der. Bu konuda, onlarca Anayasa Mahkemesi kararı var.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Kimin tarafından yerine getirildiğini söylemedim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Bakan, siz o kadar ileri gittiniz ki, özelleştirdiğiniz kurumun Genel Müdürünü getirip yanınıza oturttunuz. Sizin, Parlamentonun geleneklerinden dahi haberinizin olmadığı ortaya çıkıyor. Siz, hangi yetkiyle getirirsiniz?! Bir özel sektör temsilcisini, özel sektörün atadığı bir kişiyi, Türkiye Cumhuriyetinin Parlamentosuna getiriyorsunuz, aynı konu tartışılırken yanı başınıza oturtuyorsunuz ve sonra da gelen soru üzerine diyorsunuz ki: "Acaba doğru mu yapıyoruz, yanlış mı yapıyoruz, takdiri Genel Kurul bilir." Olur mu Sayın Bakanım?! Siz, nasıl olur da bunu bilmezsiniz?! Siz bilmezseniz, sizin bürokratlarınızın hatırlatması lazım, yanınızda oturan Komisyon Başkanının hatırlatması lazım. Özel sektörden buraya kimse gelemez; seçilir, Parlamentoya gelir, başımızın üstüne yeri vardır, elbette. Buraya, ancak ve ancak, sizin yanınıza, kamu görevlileri gelirler. Devletin geleneği budur. Bu, sadece bizim ülkemizde değil, bütün dünya parlamentolarında böyledir. Siz daha bunu bilmiyorsunuz.

Efendim, diyorsunuz ki: "Çalışanlar üzerinden biz siyaset yapmayı reddederiz." Sayın Bakan, biz size, çalışanlar arasında ayırım yapmayın dedik. Eğer Telekomda insanlara sahip çıkacaksanız, hepsine sahip çıkın dedik size. Siz diyorsunuz ki: "Kafamız karıştı." Kafanız, siz herkese eşit davranmadığınız için karışıyor zaten. Biz size diyoruz ki: Telekom'da çalışıyor. Güvence mi vereceksiniz? Herkese güvence verin. Oradaki işçi bu ülkenin vatandaşı değil mi?! Ona da güvence verin. Ona güvence vermiyorsunuz; çünkü, o ezilmeye mahkûm olsun diyorsunuz. Buna sizin hakkınız var mı?!

Diyorsunuz ki: "Biz, kimseye bir tek çakıltaşını bile vermeyiz." Siz zaten çakıltaşını veremezsiniz Sayın Bakanım; sizin o gücünüz olamaz, sizin o gücünüz yoktur. Sizin, çakıltaşını götürüp de birilerine verme gücünüz yoktur. Ne yasalar size bu gücü verir ne de bu Parlamento o gücü verir size. Biz size, birilerine çıkar sağlamayın diyoruz, birilerine peşkeş çekmeyin diyoruz. Siz bunu bana aynen iade ettiniz; dediniz ki: "Ben bunu aynen size iade ediyorum."

Değerli milletvekilleri, bakın, ben size, nasıl peşkeş çekildiğini anlatacağım. Aramızda, sizlerin arasında Sosyal Sigortalar Kurumunda, Bağ-Kurda çalışan çok değerli milletvekilleri var. Bir insan Bağ-Kurda çalışabilir, SSK'da çalışabilir, Emekli Sandığında çalışabilir. Hizmetler arasında en son emekli olduğu yerde, eğer en son Emekli Sandığından emekli olmuşsa, Emekli Sandığı, bu, beş yıl süreyle SSK'da çalıştı, beş yıllık payını bana vereceksin der. Bu iç hesaplaşmadır ve kanuna göre bu kurumlar her ay düzenli birbirlerine bu paraları gönderirler.

Şimdi beni iyi dinleyin Sayın Bakanım, kime nasıl peşkeş çekiyorsunuz. Oger'e beş yıl süreyle adamı kiraladınız. Nerede çalıştı bu adam; Oger'de çalıştı. Geldi sonra, beşinci yılın sonunda dedi ki: "Ben devlette çalışmak istiyorum." Güzel, devlette çalışmaya başladı. Peki, bu beş yıllık çalışmanın karşılığında, sonra, devletten emekli oldu, emekli ikramiyesi alıyor. Sayın Bakanım, siz, bu beş yıllık sürenin emekli ikramiyesi için Oger'e başvuracak mısınız; hayır. Peki, kime peşkeş çektiniz bu beş yılı? Kime çektiniz Sayın Bakanım, bana söyler misiniz?

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Vatandaşa.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Siz, Oger'in lehine çalışıyorsunuz. Siz, bunu, gelin, şu kürsüde deyin ki, ben, emekli hakkını, kıdem tazminatını, o beş yıllık süreyi Oger'den alacağım. Alamazsınız Sayın Bakanım, alamazsınız.

Yine, size bir şey söyleyeyim. Sayın Bakan dedi ki: Efendim, biz, çalışanların lehine çalışıyoruz, onlara hak sağlamaya çalışıyoruz.

Bakın, şu, Yüce Parlamentoda sizlere dağıtılan metindir; şöyle diyor: "Bu durumun şirket tarafından makul karşılandığı…" Cümle devam ediyor. Yani, Oger de bunu makul karşılıyor. Nasıl makul karşılamasın; kıdem tazminatı, ödemeyecek, emekli ikramiyesi ödemeyecek, maaş farkını ödemeyecek, beş yıl süreyle çalışacak, istemediğim adamı devlete geri göndereceğim, böyle bir hakkım var; bunu makul karşılamasın da kim karşılasın makul?! Bir Oger makul karşılıyor Sayın Bakanım, bir de siz karşılıyorsunuz; bir Oger karşılıyor, bir de bu yasaya olumlu oy verenler karşılıyor. Bizim karşı çıktığımız, isyan ettiğimiz nokta bu. Biz diyoruz ki, çalışanlar arasında ayırım yapmayın, yapacaksanız bir iyilik herkese yapın; ama, siz diyorsunuz ki, hayır, ben, Oger'in isteğine göre tasarıyı buraya getireceğim, Oger'in isteğine göre ben burada iş yapacağım. Olmaz Sayın Bakanım, yanlış olur, yargıdan döner bu, yargıdan döner.

Yine, diyorsunuz ki, sermaye payları sır mıydı; yani, Aycell-Aria birleşmesinde, siz, kabul ederken belli değil miydi bunlar? Ben, size, Sayın Bakanım, sermaye payları sırdı, biz bilmiyorduk diye bir şey söylemedim. Ben, size, Aycell'in içini doldurduğunuzu ve o parayı bir anlamda Berlusconi'ye armağan ettiğinizi söyledim. Berlusconi, işi gücü yok da Sayın Başbakanın düğününe niye gelir?

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Arkadaşı canım!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Siz, Berlusconi'nin bir başka ülkenin devlet adamının düğününe gittiğini gördünüz mü hiç? Gidebilir tabiî, benim ülkemin şirketine çok büyük kıyak geçerseniz, benim Başbakanım da gider; ben, gitmesinden de onur duyarım ayrıca. Gider, bu ülkenin çıkarları için elbette gider. O, kendi ülkesinin çıkarları için geldi buraya.

Biz bunları ne zaman öğrendik? Biz bunları Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 2004 yılı raporları KİT Komisyonuna geldiği zaman öğrendik. Siz o KİT Komisyonu raporlarını gördünüz mü Sayın Bakanım? O KİT Komisyonu raporlarında soruşturma açılması isteniyor, devletin ne kadar zarara uğratıldığı söyleniyor. Biz birleşin dedik, bu şekliyle birleşin mi dedik size Sayın Bakan?

Siz, devlete sahip çıkmıyorsunuz Sayın Bakanım. Bakın, dediniz ki: "Herkes memnun." Siz diyorsunuz ki "memuru kiraya vermek nereden görülüyor, böyle bir şey var mı, bu yanlıştır" diye.

Devlet Denetim Elemanları Derneği, bütün bakanlıkların, genel müdürlüklerin müfettişlerinin oluşturduğu bir dernek. Bu dernek, 31.1.2006'da bir bildiri yayınlıyor arkadaşlar. Bildirinin sadece bir cümlesini okuyorum: Bu tasarı yasalaşırsa, devlet, memurunu beş yıllığına kiraya vermiş olacaktır.

Ben söylemiyorum, biz söyleyince itiraz ettiniz. Olur ya, ben politikacıyım, art niyetli düşünebilirim; ama, bu arkadaşlarımız devlette şu anda denetim yapıyorlar. Sizin adınıza denetim yapan insanlar söylüyor bunu. Sizin adınıza denetim yapan insanlar diyorlar ki, bu tasarı yanlıştır. Bu tasarıyla siz devlet memurunu beş yıllığına bir özel şirkete kiralıyorsunuz diyorlar. Siz bunu nasıl bilmezsiniz Sayın Bakanım?!

Siz, kalkıyorsunuz, bizim burada söylemediğimiz şeyleri söyleyerek kendinize gerekçe yaratıyorsunuz. Biz, yabancı sermaye gelmesin demedik; biz, yatırım yapılmasın demedik; biz, yatırım düşmanlığı yapmadık; biz, niye özelleştirme yapıyorsunuz da demedik. Plan ve Bütçe Komisyonunda söylediğimi aynen tekrar ediyorum: Bir siyasal parti kendi seçim bildirgesine özelleştirmeyi koyarsa, o özelleştirmenin gereğini iktidar olduğu zaman yapabilir; halkına söz vermiştir, vatandaş da oy vermiştir, özelleştirme yapabilir. Bizim istediğimiz, özelleştirmenin hukuk içinde yapılması, özelleştirmenin şeffaf olması, özelleştirmenin saydam olması. Özelleştirilecek bir kurumu alamadan, Bilkent Otelin arka kapısından, Başbakanla görüşemez; görüşürse, ön kapıdan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Konuşmamı bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Görüşürse, adam gibi gider ön kapıdan, Sayın Başbakanla görüşür. Yani, basın mensupları görmesin diye, arka kapıdan, birisi gidip, Başbakanla görüşürse sizin aklınıza bir şey gelmez mi Sayın Bakanım?! Bir ülkenin Maliye Bakanı gizli görüşmeler yaparsa sizin aklınıza bir şey gelmez mi?! Hani şeffaftı?!. Efendim, televizyonda yayınlanıyormuş… Sizin, televizyonda yayınladığınız şeffaf olan ihalelerinize biz bir şey söyledik mi?! Sizin saydam olan… TMSF'yi de zaman zaman eleştiririz. Onun da saydam olan ihaleleri var; biz, onlara bir şey söyledik mi?! Kapalı kapılar ardından birilerine adrese teslim ihaleye biz karşı çıkıyoruz, adrese teslim ihaleye. Biz diyoruz ki, gelin, adrese teslim ihale yapmayın; bir. Bunu, özelleştirme bağlamında söylüyorum.

İki; eğer, Telekom çalışanlarına bir iyilik yapmak istiyorsanız Sayın Bakanım, Oger'in dediğini değil, Telekom çalışanlarının, 30 000 çalışanının isteğini yapın, yerine getirin.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylamadan önce, oyunun rengini belli etmek üzere, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, aleyhte, Sayın Kılıçdaroğlu.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aslında, bir tartışma yapmak veya tartışmayı sürdürmek niyetinde değilim. Kamu yönetiminde saydamlığın temel unsur olduğunu hepimizin kabul etmesi lazım. Kamu yönetiminde, kamu hizmetinin ne olduğunu, kamu hizmetini sunan insanların kim olduğunu, bunların yasal güvencelerini de hepimizin çok iyi bilmesi lazım.

İtiraz ettiğimiz tek nokta -ki, bunu, sadece, biz, muhalefet partisi olarak söylemiyoruz, bunu, devletin denetim elemanları da söylüyorlar- kamu görevlilerinin, beş yıl süreyle, bir özel firmaya kiralanması sonucunu doğuruyor bu. Bizim itiraz ettiğimiz temel felsefe, nokta bu.

Elbette ki, burada, devletin tasarrufu var. Ben, size, bir örnek vereyim; örneğin, TÜPRAŞ ihalesi yapıldı. Oraya bir madde koyabilirdiniz. Diyebilirdiniz ki, onbeş yıl süreyle, bu ihaleyi alacak kişi, şart, onbeş yıl süreyle devlette valilerin aylığını ödeyecektir. Böylece, valilerin maaşından kurtulmuş olurdunuz. Böyle bir şey olabilir mi?! Olmaz, mümkün değil, doğru değil; ama, siz, burada, aynısını yapıyorsunuz.

İtiraz ettiğimiz nokta: Şimdi, Sayın Bakan dedi ki: "İşçilerden talep geldi" Ben de, Sayın Bakana söylüyorum, Sayın Bakanım, 506 sayılı Yasaya tabi olan işçiler için, niçin bir girişimde bulunmadınız? Onlar da orada çalışıyor, onlar da hak bekliyor, orada, onlar da bir devlet güvencesi bekliyor. Onlara hangi gerekçeyle üvey evlat muamelesi yapıyorsunuz? İtiraz ettiğimiz temel nokta bunlar arkadaş. Eşitlikse, eşitlik. Eşitliği getirin. Güvenceyse, getirin. Siz, birilerine güvence, birilerine tu kaka... Bizim itiraz ettiğimiz nokta bu. Yoksa, biz, efendim, siz şunu yaptınız, bunu yaptınız... ihaleler şeffaftır...

Arkadaşlar, ihale konusunda konuşursak, çok şey söyleriz. İhaleler konusunda, eğer, siz, lütfedip, bir araştırma verin. Deyin ki, ihaleler konusu için bir gündem belirleyelim. Ben, size, ihaleler konusunda, sizin duymadığınız çok şey anlatırım, belgeleriyle beraber. Ta Bingöl'deki ihalelerden, Millî Eğitim Bakanlığının ihalelerine kadar, hepsini anlatırız. Kuşadası Limanı ihalesinden... Bakın, mesela şu soruyu sorun, değerli milletvekillerime söyleyeyim araştırsınlar; İzmir'de Piyer İskelesi var, bir sorun bakayım, bu Piyer İskelesiyle ilgili en son, Sayın Maliye Bakanı ile Sayın Millî Savunma Bakanı nasıl bir protokol imzaladılar? Ben size söylüyorum. Öyle ya, siz iktidar milletvekilisiniz, Sayın Millî Savunma Bakanını da tanıyorsunuz, Sayın Maliye Bakanını da tanıyorsunuz. Niye sormuyorsunuz, ben size söylüyorum, buyurun sorun. Neyi imzaladınız? Bu protokolle, hangi aileye, ne sağladınız?

Bakın, bu, televizyon kanallarında açık artırmayla veya şeyle gösterilmiyor. Zaten, büyüklüğü fazla olanı, siz zaten yapamazsınız, televizyonda elbet göstereceksiniz; ama, birilerine bir şey yapmak için arada güzel şeyler de yapmanız lazım, tıpkı size söylediğim örnekteki gibi.

Bunlardan, arkadaşlar, sizin çoğunuzun bilgisi yok maalesef. Size bir bilgi gelmiyor, ama, biz muhalefetiz, bize geliyor, dokümanlar geliyor, bilgiler geliyor. Siz düşünebiliyor musunuz değerli arkadaşlar, Gasprom Türkiye'de ihaleye girecek şirketleri belirleyecek, Gasprom!

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Daha önceden yapılmış bu sözleşme.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hayır efendim. Bunu öngören kanun bu Meclisten geçti maalesef, bunu öngören; sizlerin oylarıyla geçti.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Uluslararası bir sözleşme; belki, siz de oy verdiniz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hayır efendim. Efendim, hayır diyorum, vermişsiniz diyorsunuz. Biz hayır diyoruz, eleştiriyoruz değerli arkadaşım. Bu bir kapitülasyon hakkıdır.

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Bizden önce yapılmış.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hayır efendim. Bakın, Sayın Enerji Bakanı, ilk bu konu gündeme geldiğinde -tutanaklara bakarsanız- orada şunu söyledi: "Böyle bir taleple karşılaştık ve bu talebi savdık" dedi. Tutanağı vardır; lütfederseniz, ben size o tutanağı da veririm; ama, bir yıl sonra -2004'te söylüyor bunu- Sayın Bakan düşüncesini değiştiriyor.

Siz kalkıp şu soruyu da sordunuz mu acaba kendinize: Antalya'da bir otelde kamp yaptınız; kamp yaptığınız bu müteahhide, acaba, hangi ihalelerde yer aldı bu müteahhit?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, istirham ediyorum, lütfen efendim, bu konular devam edip gidecek.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Kapatıyorum.

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayınız.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bu müteahhit ihale kazanmadığı halde, ihaleyi kaybettiği halde, ilgili bakanlık olarak niçin zorla bu şirketi, ihaleyi alan şirkete ortak ettiniz? Yüzde kaç biliyor musunuz: Yüzde 50-50! Ve bu müteahhidin otelinde kamp yaptınız arkadaşlar, beş kuruş para ödemeden. Niye bu soruları kendinize sormuyorsunuz?

Ben, hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder