22 Mart 2009 Pazar

İZMİR TELEFON ŞİRKETİ’NİN DEVLETLEŞTİRİLMESİ

FAZLI KÖKSAL

Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. (1921)
M.Kemal ATATÜRK





İzmir Telefon Şirketinin Kuruluşu

Cumhuriyetin Kurulduğu Yıllarda Devletin Bütçesi Tamtakırdır. Üstelik Osmanlı Devletinin Borçlarının büyük bir bölümü üstlenilmiştir. Telefon Yatırımları oldukça pahalıdır. Ticaretin önemli merkezlerinden birisi olan İzmir’de ticari hayatın gelişmesi için Telefon haberleşmesi için yatırım yapmak zorunludur. Bu ortamda İzmir Belediyesi İzmir Telefon Şebekesini kurmak için imtiyaz talebiyle Hükümete başvurur. 1924 yılında belediyenin imtiyazı almasının ardından 1925 senesinde İstanbul Telefon Şirketi Ekçi Ustabaşısı Halil Orhan’a İzmir’de bir manyetolu telefon şebekesi kurdurulmuş ve 200 abone ile tesis işletmeye açılmıştır. Bir süre sonra İzmir telefon şebekesinin yatırım için gerekli finansmanı temin edebilmesi amacıyla hükümet, İzmir Belediyesi’ne Ericsson firması ile ortak olması için izin vermiştir. 31 Mart 1926 tarihli imtiyaz sözleşmesi uyarınca 5 Haziran 1927 tarihinde İzmir ve Civarı Telefon Anonim Şirketi kurulmuştur.

Şirketin kurucuları İzmir Belediyesi ile Ericsson Şirketidir. İmtiyaz sözleşmesine göre, imtiyaz otuz sene müddetli olup, tamamen merkezi batarya sistemi ile çalışacaktır ve İzmir, Karşıyaka, Birunabat, Buca’yı kapsamına alacaktır. 400.000 TL. olarak tespit edilen sermayenin 300.040 TL. si ödenmiş durumdadır. Hisselerin %51’i İzmir Belediyesi ile Ericsson Şirketine aittir. %49’u ise hamiline muharrerdir. Hisselerin belediye ve Ericsson’a ait olan kısmı imtiyaz süresince başkasına devredilemez. 1930 yılında şirketin idare meclisi üyeleri halı tüccarı Akarcalızade Vehbi Bey, eczacı Süleyman Ferid Bey (Eczacıbaşı), Monsieur G. Nils Krook ve Monsieur Rapa’dır. Şirket imtiyaz sözleşmesinin 48.maddesi uyarınca, Ericsson şirketinden 943.000 İsveç kronu tutarında malzeme satın almakla yükümlüdür.Bunun üzerine İzmir’de Ericsson fabrikası imalatı olan ‘hultmonnericsson otomatik sistem santrali’ 28 Ekim 1928 tarihinde tesis edilmiştir. İzmir ve civarının telefon şebekesini kurmak ve işletmekle yükümlü olan şirket, varlığını, devletleştirildiği 1938 yılına dek sürdürmüştür. Bu süre içinde telefon abonelerinin sayısına ilişkin detaylı verilere ulaşılamamıştır. Ancak belediye imtiyazı aldığında iki yüz aboneyle hizmete başlandığı, 1930 yılına gelindiğinde abone sayısının 1300 olduğu bilinmektedir.

İzmir telefon şirketinin kuruluşunda izlenen stratejinin bu dönemde yabancı sermayeye yönelik politikayla uygunluk içinde olduğu söylenebilir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında geçmişte kapitülasyonların yaşattığı acı deneyimlere karşın yabancı sermayeye yönelik bir karşı çıkış söz konusu olmamış, kanunlara riayet etme şartıyla yabancı sermayenin ülkeye girmesi kabul edilmiştir. Ancak doğrudan yabancı sermaye yatırımları yerine yerli sermayeyle ortaklık biçimindeki yabancı yatırımlar öncelikli olarak desteklenmiştir. İzlenen bu politikaya paralel biçimde, devlet, İzmir ve civarının telefon şebekesi kurma işini üstlenen belediyenin yatırım için gerekli olan finansmanı temin etmesi için Ericsson şirketiyle ortaklık kurmasına izin vermiştir.

İzmir Telefon Şirketinin Devletleştirilmesi

İzmir Telefon Türk Anonim Şirketi, 24 Ocak 1938 tarihinde hükümet tarafından satın alınmıştır. Şirketin satın alınması için yapılan müzakereler yaklaşık olarak iki yıl sürmüş, satın alma mukavelesi hükümet adına Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya ve şirket adına ise İzmir Belediyesi daimi encümeni üyelerinden Faik Ener ile şirket idare meclisi üyesi ve şirket direktörü Yngve Rapp tarafından imzalanmıştır. Bu mukaveleyle şirketin Türkiye’de mevcut menkul ve gayrimenkul malları ile hak ve menfaatleri 1 Ocak 1938 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere hükümete geçmiştir. Fiili devir teslim töreni 1 Şubat 1938’de yapılmıştır. Şirketin hükümet tarafından satın alınması 25 Nisan 1938 tarihinde 3375 sayılı kanunla onaylanmıştır. İzmir Telefon tesisatının satın alınmasıyla birlikte İzmir Telefon Müdürlüğü kurulmuş ve bu müdürlük Bayındırlık Bakanlığı’nın kontrolü altında olmak üzere PTT Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. İzmir Telefon Müdürlüğü’nün gelir ve giderleri de PTT Genel Müdürlüğü bütçesinin gelir ve giderleri ile karıştırılmayarak ayrı bir kısımda gösterilmiştir.

Mukaveleye göre şirkete bütün imtiyaz hak ve menfaatleri ile tesisatın devir bedeli olarak toplam 1.200.000 TL. yirmi seneiçinde ödenecektir. Tesisatın 1936 yılı bilanço kıymeti 720 küsur bin liradır.

İzmir Telefon Şirketinin imtiyaz süresi dolmadan 19 yıl önce, 1935 yılı içinde hükümetin şirketi satın almak üzere başvuruda bulunmuş olması tamamen döneme hakim olan altyapı hizmeti veren kuruluşları devletleştirme politikası doğrultusundadır. Zira, ekonomik zorunluluktan kaynaklanan nedenlerle bazı hizmetlerin özel teşebbüs tarafından yürütülmesine geçici bir süre izin verilmişti. Artık devletin, bu tür tesisleri kuracak maddi gücü de, yabancılarca işletilenleri devletleştirecek maddi gücü de vardı. İzmir Telefon Şirketinin Devletleştirilmesine etki eden faktörlerden en önemlisi de, Atatürk’ün Dünyanın bir savaşın eşiğine geldiğini görmesidir. İzmir’de İtalyanların gözünün olduğunu bilen, 2. Dünya Savaşının yaklaştığını sezen ve “Muhaberesiz, Muharebe olmaz” diyen Atatürk’ün bir savaş sırasında, yalnızca bir ilde hizmet veriyor olsa da, çoğunluk hisselerine sahip olmasa da Telekomünikasyon tesislerinin yabancıların elinde olmasına izin vermesi zaten düşünülmezdi…

SONUÇ

İzmir Telefon Şirketi’nin 30 yıllık imtiyazı olmasına karşılık, 11 yıl dolmadan 71 Yıl Önce Bugün 24.Ocak.1938’de devleştirildi…

Tam Bağımsızlığı Atatürk nasıl tanımlıyor: “Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir.”

Bu tanıma göre Milli Telekomünikasyon şirketini yabancı sermayeye satan bir ülkeye Tam Bağımsız denebilir mi?

Tam bağımsız Türkiye özlemiyle…


Not: Bu yazının hazırlanmasında büyük ölçüde Sayın Çağla Kubilay’ın CUMHURİYETİN KURULUŞ YILLARINDA TELEKOMÜNİKASYON POLİTİKALARI (1923-1939) isimli Yüksek Lisans Tezinden yararlanılmıştır.

1 yorum:

  1. Ve işte Atatürk... Bu makale için teşekkürler Fazlı bey...

    YanıtlaSil