Çocuğunun cesedini bir çuvalda taşıyan babanın görüntüsü,
günlerdir gözlerimin önünde…
Durumun vahametin anlamak için, empati yapalım….O şartlarda
çuvalda taşınan, Muharrem değil de bizim çocuğumuz olsaydı… O baba da biz olsaydık…
Ne hissederdik…
Türkiyeye yakışmayan insanlık dışı bir dram…
Medyada yer alan haberlere göre olay
şöyle gerçekleşti;
“Baba hemen telefon çekmeyen mezrada tepeye çıkıp jandarmayı aradı.
Jandarma da durumu 112 Acil Servisi’ne bildirdi. 112 Acil Servisi’nin ihbarı
teyit için babayı araması, ölüm yolculuğunun başlangıcı oldu. Çünkü ailenin
evinde telefon çekmiyordu. Birkaç saat sonra Muharrem son nefesini verdi.”
Olayla ilgili haberlere ,
yorumlara, köşe yazılarına bakıyorum; Sağlık Müdürlüğünü eleştiren var,
Karayollarını eleştiren var, Jandarmayı eleştiren var, İl Özel İdaresini
eleştiren var … Bu eleştirilerin pek çoğu haklı eleştiriler, ama bir kimse de
çıkıp; “tüm dünyada, asgari hizmet,
olarak tanımlanan acil durumlarda haberleşme hakkından insanımız niye
yararlanmıyor?” veya “Evrensel hizmet
yasası niye çıkmıştı?” diye sormadı…
5369
Sayılı Kanunda; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde coğrafi konumlarından
bağımsız olarak herkes tarafından erişilebilir, önceden belirlenmiş kalitede ve
herkesin karşılayabileceği makul bir bedel karşılığında asgari standartlarda
sunulacak olan, internet erişimi de dahil elektronik haberleşme hizmetler
Evrensel Hizmet olarak tanımlanıyor… Diğer adıyla asgari hizmet…
Aynı
Kanunun 3. Maddesinde; “Evrensel hizmetten, Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içerisinde yaşayan herkes, bölge ve yaşadığı yer ayırımı gözetilmeksizin
yararlanır.” 4. maddesinde de “İşletmeciler, bu Kanunda belirlenen evrensel
hizmeti sağlamakla yükümlüdür. İmtiyaz ve görev sözleşmeleri ile ruhsat ve
genel izinlerde her ne ad altında olursa olsun 3 üncü maddede belirtilen
ilkelere aykırı düzenlemeler yapılamaz.”Hükümlerine yer veriliyor…
Ve söz
konusu yasanın 5. Maddesinde Evrensel Hizmetler de şu şekilde sıralanıyor; a) Sabit telefon hizmetleri, b) Ankesörlü telefon hizmetleri, c) Basılı veya elektronik ortamda sunulacak
telefon rehber hizmetleri, d) Acil yardım çağrıları hizmetleri, e) internet hizmetleri,
Tüm dünyada olduğu gibi, bizim Evrensel Hizmet Yasamızda da; işletmeler
Evrensel Hizmet Yükümlüsü olarak belirlerken, onların bir ticari işletme
olduğu, kâr getirmeyecek işlere girmelerinin istenemeyeceği gözetilerek, bu
firmaların Evrensel Hizmet kapsamına giren ancak kârlı olmayan yatırımlarının
devlet tarafından karşılanması öngörülmüş ve bu amaçla Evrensel Hizmet Fonu
oluşturulmuştur.Bu fon; GSM Şirketlerinin Hazine payı olarak ödedikleri payın
%10’u, hazine payı ödemekle yükümlü olmayan Türk Telekom ve diğer şirketlerin
net satış hasılatının %1’i, Hazine Müsteşarlığı yetkilendirme ücretlerinin
%2’sini ve BTK’nın verdiği para cezalarının %20’sinden oluşur. Operatörlerde
sonuçta bu bedelleri fiyatlarına yansıttıkları için, bu para da bizim
cebimizden çıkar… Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, telefon faturası olarak
ödediğimiz miktarın %1-2’si Evrensel Hizmet Fonuna gitmektedir. Yani; her
yerleşim yerinde sabit telefon olsun, insanlar ankesörlü telefonlardan
yararlansın ve her yerden acil çağrılara ulaşılsın diye yıllardır vatandaştan
toplanan milyonlar (2005’ten bu yana yılda 500-600 milyon TL) bu fona akıyor… Herkes
Evrensel Hizmet hakkından yararlansın, acil durumlarda 155 Polis İmdat, 102 Acil Sağlık, 101 Yangın İmdat gibi acil hizmet hatlarını ücretsiz arayabilsin ve Muharremler ölmesin diye…
1990 yılında Türkiye’de sabit telefonun ulaşamadığı köy
kalmamıştı… Aradan yıllar geçmesine, teknolojinin gelişmesine ve Evrensel
Hizmet Fonu gibi büyük bir imkana rağmen, 2014’de çeşitli nedenlerle (abonelik sonlandırılması-arıza ve bakımların
yapılmaması-yeni yatırım yapılmaması) pek
çok köyde sabit telefon hizmeti yok… Muharrem Taş’ın yaşadığı köy de sabit
telefonun olmadığı o köylerden birisi … Ne yazık ki GSM hattından da Acil
Hizmet Hattına (112) ulaşılamıyor…
Ne diyordu
Evrensel Hizmet Yasası? Sabit telefon hizmetleri, Acil yardım çağrıları hizmetleri Evrensel
Hizmettir. Bu hizmetlere her yurttaş erişebilmelidir..
Evrensel
Hizmet Fonunu Yöneten yetkililer, Muharrem’in ölümünü duyunca;
Muharremin yerinde benim çocuğum, babasının yerinde ben
olsaydım ne yapardım? Diye kendilerine sormuşlar mıdır?
Bu olayda bizim payımız var mı? Evrensel Hizmet fonunun
kuruluş amacı “Evrensel Hizmet” sağlamak mı, okullara akıllı tahta almak mı,
yoksa Denizcilik sektörüne destek vermek mi? Diye düşünmüşler midir?
Ve, vicdanları sızlamış mıdır?
Onları bilmem ama; köyünde/yaylasında sabit telefonu olmadığı
için, GSM’den acil hizmet hatlarına ulaşamadığı için ölen Muharrem’ler,
çocuğunu düşüren Ayşe’ler benim vicdanımı kanatıyor…
Ortada Fon-Mon yokken, PTT döneminde o cefakar
Teknisyenlerimizin, hat bakıcılarımızın, işçilerimizin gayretiyle tüm köylere
telefon götürülmüşken, 24 yıl sonra babası alo diyemediği için bir çocuğun
ölümünü kabullenemiyorum…
Bağırmak, haykırmak istiyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder